HAVA ARACI BAKIM PERSONELİNİN KARŞILAŞTIĞI TEHLİKELER SERİ-1

Beşinci nesil askeri uçakların uçuşuna devam ettiği günümüzde altıncı nesil uçakların tasarım ve geliştirme süreçleri havacılıkta öncü olan ülkele ve firmalar tarafından devam etmektedir. Öte yandan birçok ülkeyle birlikte ülkemizde de insansız hava araçları da hızlı bir gelişim sürecinden geçmekteler. Her yeni tasarlanan veya üretilen hava aracıyla birlikte yeni teknolojiler

, yeni kompozit ve metal bileşenleri ve kimyasallar havacılık camiasına dahil olmaktadır. Özellikle beşinci nesil uçaklarda artan kompozit yapıda kullanılan yeni nesil teknolojiler, sistemlerin bakım, arıza giderme ve sistemlerin çalışmasında kullanılan kimyasallar, mevcut tehlikelerin farklı formlarda karşımıza çıkmasına neden olmaktadır. Her yeni tehlike kaynağı beraberinde yeni riskleri de getirmektedir. Bu tehlikelere bağlı risklerin analiz edilmesi ve korunma yöntemlerine dair çözümlerin belirlenmesinin yanında yüksek olumlu emniyet kültürüne sahip personeli istihdam edebilmek firmaların bakım süreçlerinde elde edilen ürün kalitesinin istenilen standartlarda olmasına önemli katkıları olacaktır.

Uçak bakım faaliyetleri, 26.12.2012 tarih ve 28509 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği’ne bakıldığında 33.16.01 numaralı “Hava Taşıtlarının ve Uzay Araçlarının Bakım ve Onarımı” altılı faaliyet kodu altında ve tehlikeli sınıfta yer almaktadır.

Tehlike grupları üzerine Chang ve Wang tarafından yapılan araştırmada uçak bakımı yapan çalışanların çalışma sahalarında bulunan tehlikeleri; zehirli kimyasallar ve buharlar, kayma-düşme-çarpma, gürültü, aydınlatma, iklimsel değişiklikler, hareket-titreşim olarak sıralamışlar ve 15 yıl üzeri deneyime sahip bakım personeli ve yöneticilerden bu tehlikeleri 1-5 arasında sayılarla derecelendirmelerini istemişlerdir. Alınan yanıtlara göre % 24 ile zehirli kimyasallar ve buharlar en fazla ağırlığı olan tehlike olarak belirlenmiştir. Bunları, % 21 ile kayma-düşme-çarpma, % 18 ile aydınlatma, % 15 ile gürültü, % 11 ile iklimsel değişiklikler ve % 11 ile hareket-titreşim takip etmiştir (Chang & Wang, 2010). Yapılan araştırma sivil havacılıkta karşılaşılan tehlikelere yöneliktir.

Yapılan araştırma sivil havacılık alanında maruz kalınan tehlikeleri kapsamaktadır. Uçağın boyutlarına göre, kullanım amacına göre, sivil ve askeri kullanım alanlarına göre yapılan bir araştırmada farklı sonuçlar ortaya çıkacağı değerlendirilmektedir. Bu nedenle aşağıda inceleyeceğimiz tehlikeler tüm hava araçlarını kapsayacak şekilde değerlendirmeye alınmıştır.

1.1. Fiziksel Tehlikeler

Fiziksel tehlikeler çalışma sahalarında bulunan şartlara özgü oluşan faktörlerden kaynaklı tehlikelerdir. Çalışılan sektöre hatta sektörün içinde buluna farklı çalışma alanlarına göre tehlikeler değiştiği gibi değişmeyen tehlikelerin risk oranlarında önemli farklılıklar görülebilir.  Havacılık sektöründe çalışma sahalarının genel olarak uçuş hatları ve periyodik bakım hangarları olarak ikiye ayrıldığını görmekteyiz. Her iki çalışma sahası için gürültünün önemli bir tehlike olduğu bilinmektedir. Ancak uçuş hatları için bu tehlikeye bağlı meydana gelen riskin sonuçları çok ağır olurken periyodik bakım hangarlarında ise riskin uçuş hatlarına göre daha hafif kaldığını görmekteyiz.  Çalışma sahalarında rastlanan iş kazalarının birçoğunun temel sebebinde fiziksel tehlikeler yatmaktadır. En çok görülen iş kazalarından biri, düşme biçiminde gerçekleşenlerdir (% 26,1). Düşme sonucu olan kazalar bütün kazaların neredeyse üçte biridir (Şimşek, 2014).

1.1.1. Gürültü

Endüstride istenmeyen ses, gelişigüzel bir yapısı olan arzu edilmeyen, rahatsız edici ses olarak da tanımlanabilir. Her ne kadar jet sesi özgürlüğün sesi olarak ta ifade edilse de hava aracı bakım personeli için korunma sağlanmadığı takdirde ebedi sessizliğin sesi olarak ta tanımlanabilir. Özellikle jet motorlu hava araçlarının üremiş olduğu seslerin seviyesi insan olan etkileri açısından en önde gelmektedir ve tam anlamıyla korunma sağlanması şu anki tekniklerle imkânsızdır. Bu nedenle bazı örgütlerde konula ilgili idari önlemlerinde alındığı görülmektedir. Yüksek ve devamlı gürültünün insana olan etkilerinin sadece duyma organına zarar vermesiyle kalmadığı, bunun yanında birçok önemli sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğinden bu etkilerin üzerinde durmanın önemli olduğunu değerlendiriyorum. Gürültün insan bedeni ve ruh bilimsel olarak etkilerini incelediğimizde;

1.1.1.1. Gürültünün Fiziksel Etkileri

Gürültünün işitme duyusunda oluşturduğu olumsuz etkilerdir. Geçici ve kalıcı olarak iki bölümde incelenebilir. Geçici etkilerin en çok karşılaşılanı geçici işitme eşiği kayması ve duyma yorulması olarak bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıptır. Etkilenmenin çok fazla olduğu ve işitme sisteminin eski özelliklerine kavuşmada tekrar gürültüden etkilendiği durumlarda ise işitme kaybı kalıcı olmaktadır.

1.1.1.2. Gürültünün Fizyolojik Etkileri

Gürültünün insan vücudunda neden olduğu fizyolojik etkilerdir. Ani bir gürültüye maruz kaldığımızda beliren bu etkiler; kas gerilmeleri, stres, kan basıncında artış, kalp atışlarının ve kan dolaşımının değişmesi, göz bebeği büyümesi, solunum hızlanması, dolaşım bozuklukları ve ani refleksler olarak görülmektedir.

1.1.1.3. Gürültünün Psikolojik Etkileri

Gürültünün psikolojik etkilerini sürekli maruziyetler sonucunda görülmekte olup bunlar; sinir bozukluğu, korku, rahatsızlık, tedirginlik, yorgunluk ve zihinsel etkilerde yavaşlama olarak gözlemlenmektedir.

1.1.1.4. Gürültünün Performans Üzerine Etkileri

Gürültünün iş verimini azaltması ve işitilen seslerin anlaşılmaması gibi görülen etkileridir. Konuşmanın algılanabilmesi ve anlaşılabilmesi türünden fonksiyonların engellenmesi, büyük ölçüde arka plan gürültüsünün düzeyi ile ilgilidir. Gürültünün iş verimliliği ve üretkenlik ile ilgili etkileri konusunda yapılan çalışmalar karmaşık işlerin yapıldığı ortamın sessiz, basit işlerin yapıldığı ortamların ise biraz gürültülü olması gerektirdiğini göstermiştir. Özetle ortamda belli bir iş ya da fonksiyon için belirlenen arka plan gürültüsünün fazla olması durumunda iş verimliliği düşmektedir (Keleş, 2015).

Gürültüye ilişkin yönetmelikte belirtilen en düşük maruziyet eylem değeri 80 dB(A), en yüksek maruziyet eylem değeri 85 dB(A) ve maruziyet sınır değeri ise 87 dB(A)’dir. (ResmiGazete, 2013).

Özellikle dördüncü ve beşinci nesil askeri jet uçaklarda maruz kalınan gürültü düzeyi 150 db civarındadır. Uçuş hatlarında yapılan bakım çalışmalarında aynı anda çalışan birden fazla uçakla birlikte eğitim sahalarının üslere yakın olması ve uçuş hatlarınında pistlere yakın olması nedeniyle özellikle kalkışlarda ve eğitim esnasında yapılan manevralarda oluşan yüksek ses düzeyi personelde sonu sağırlığa kadar varan kalıcı hasarlar bırakmaktadır. Kulak koruyucuların personel tarafından doğru kullanılmaması hatta hiç kullanılmaması gürültünün etkilerini daha da kalıcı hale getirmektedir. Amerikan Deniz Kuvvetlerinde yapılan bir çalışmada uçak gemilerinde görev yapan hava aracı bakım personelinin %47’sinin kulak tıkacını hiç kullanmadığı ve yalnızca %7’sinin kulak tıkacını doğru olarak kullandığı öğrenilmiştir.


Tablo 4.1. Çeşitli askeri Araçlara ait gürültü seviyeleri

1.1.2. Yüksekte Çalışma

Seviye farkı bulunan ve düşme sonucu yaralanma ihtimalinin oluşabileceği her türlü alanda yapılan çalışma; yüksekte çalışma olarak kabul edilir. Büyük gövdeli uçaklarda düşme sonucu oluşacak yaralanmalar ve hatta ölümlerin oranı küçük gövdeli uçaklar ve jet uçaklarına göre daha fazla olduğu meydana gelen kazaların sonuçlarından anlaşılmaktadır. Uçuş hatlarında yapılan günlük bakım faaliyeti işlemlerinde uçağın üst yüzeyinin kontrolü işlemi sırasında soğuk ve yağışlı havalarda kayganlaşan yüzey nedeniyle risk daha da artmaktadır. Özellikle kar yağışı sonucu uçak üzerinde yapılan kar küreme işlemlerinde dikey veya yatay yaşam hatları olmadan kesinlikle işlem gerçekleştirilmemelidir. Öte yandan özellikle jet uçaklarında gerçekleştirilen uçağın kanopisinin temizlenmesi, paraşütünün takılması ve dikey stabilize üzerinde gerçekleşen arıza giderme işlemleri gibi işlemler uçuş hatlarında yüksekte çalışma adına yapılan tehlikeli işlemler olarak tanımlanabilir. Özellikle kanopinin temizlenmesi işlemi sırasında emniyetli çalışma kuralları ihlal edilmesi nedeniyle meydana gelen birçok kaza sonucunda çalışanlarda önemli yaralanmalar meydana gelmiştir. Uçağın yıkanması işleminde de uçak üzerine çıkıldığında mutlaka yatay ve dikey yaşam hatları kullanılmalıdır.

1.1.3. Sehpahalarla Çalışma

Uçak üzerinde yapılacak bakım ve arıza giderme işlemleri nedeniyle istenilen yerlerde çalışılmasını olanaklı kılan yüksekliği ayarlanabilir seyyar iş platformları kullanılmaktadır. Bu tip hareketli sehpahaların indirilmesi ve kaldırılması sırasında uzantı kolundaki mekanik aksam arasına el, kol sıkışmaları nedeniyle uzuv kayıpları ile sonuçlanabilecek ağır yaralanma riski mevcuttur (Nazlıoğlu, 2014). Yapılan çalışmalarda sehpahalara ait korkuluklar çıkartılmadan işlemler gerçekleştirilmeli ve olası kaymaları önlemek için sehpahaların ayakla basılan yüzeyleri kaymaz kaplamalar ile kaplanmalıdır.

Yükseltilebilen seyyar iş platformlarının yapısal olarak sağlam olduğunu ve bütün işlevlerinin düzgün ve güvenli bir şekilde çalıştığını doğrulamak için, çalıştırma şartları ve kullanım sıklığını da dikkate alarak, ilgili teknik kitap ve yönergelere uygun, bakımlarının periyodik olarak yapılması gerekmektedir (Ağaoğulları, 2013).

1.1.4. Düşme, Kayma, Takılma ve Çarpma

Malzemelerin bulunması gereken yerde doğru bir şekilde kullanılmaması ve bakımlarının yapılmaması çalışanlar için düşme neticesinde yaralanmalara maruz kalabilmektedirler. Kaldırma araçlarının fazla yüklenmesi, merdivenlerin çalışılacak yere göre uygun konumlandırılmaması, koruyucu bariyerlerin olmaması, yere sabitlenmeden çalışılması, merdivenlerin yer sabitleyicilerinin hasarlı olması veya yerden kaymasını engelleyecek düzeneğin yıpranmış, eskimiş olması çalışanlar için düşme ve ağır yaralanma gibi birçok riskleri de beraberinde getirmektedir. İş yerlerinde çalışanların güvenliği öncelikle; güvenli bariyerler ve korkuluklar, düşmeyi önleyici platformlar, kapaklar, çalışma merdivenleri, güvenlik ağları ya da hava yastıkları gibi birçok farklı koruma tedbirleri ile sağlanır. Bu tür koruma tedbirlerinin düşme riskini tamamen yok edemediği, uygulanmasının mümkün olmadığı, daha büyük tehlike doğurabileceği, geçici olarak kaldırılmasının gerektiği durumlarda; yapılan işlerin niteliğine göre bağlantı noktaları ya da yaşam hatları oluşturularak tam vücut kemer sistemleri ya da benzeri güvenlik sistemlerinin kullanılması sağlanır (Nazlıoğlu, 2014). Bahsedilen bu güvenlik önlemleri ile Uçak Bakım hangarlarında çalışma güvenliği sağlanabilmektedir. Uçağın aerodinamik yapısı gereği bulunan keskin ve sivri bölgeler meydana gelecek kayma, düşme ve uçak yüzeyine çarpma kazalarının yaralanma etkisini arttırıcı bir role sahiptir. Özellikle uçuş hatlarında çalışan uçak bakım personeli tarafından koruyucu kask kullanılarak çarpmalarda en çok yaralanan baş bölgesi için önlem alınabilir. Ayrıca kaymaya dirençli ayakkabıların kullanımı sağlanarak özellikle yağ, hidrolik sıvısı ve yakıt damlamaları sonucu yer kaplamaları yüzeyinde oluşan tehlikeli durumun etkileri azaltılabilir. Son olarak personelin kullanımına sunulan elbiselerin üzerlerine göre olması sağlanarak bol elbiselerin kullanımının engellenmesiyle takılma ile oluşabilecek kazalara karşı önlem alınabilir. Devamı diğer yazıda…

HAVA ARACI BAKIM PERSONELİNİN KARŞILAŞTIĞI TEHLİKELER SERİ-1” için 2 yorum

    • alpererol YazarYanıtla

      Merhaba Onur bey, teşekkür ederim. Görüşleriniz benim için değerli, iyi çalışmalar diliyorum.

Onur NEZER için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir